Hayat zorlukları ve tesadüfleri sever demiş bir gün saçları iki yandan örülmüş küçük kıza anneannesi.. Yugoslavya’dan göç ettiğinde 4 yaşındaymış anneannesi, İstanbul’da büyümüş..Sarıyer’de..tesadüfen bir gün genç bir teğmenle tanışmış..peşinden Ankara’nın bozkırlarına gelmiş..bambaşka bir yer bambaşka hayatmış bu.. o bambaşka hayatın içinde çok ama çok mutlu olmuş. ‘Hayat tesadüfleri sever’.. anneannesinin zor ama mutlu hayatının izlerini taşıdığı beyaz tenli yüzündeki derin kırışıklıkları, yeşil gözlerini, dedesine tatlı sert bağrışlarını hayretle izleyerek büyürken anlamamış ne demek istediğini .. ve onu son zamanlarda okuduğu kitapla birlikte çok özlediğini hatırlayan o zamanların küçük kızı, büyümüş.. Zamanı geldiğinde anlamış... Sonunda hayat dinlediği ve dilediği hikayedeki gibi bir tesadüfle çıkmış karşısına.. tabii eğer bu, hayatını değiştirecek kadar eşsiz, yüreğinden geçirdiği kadar masal ve hayatındaki anlamlandıramadığı o boşluğu dolduracak kadar gerçekse, neyi beklediğini bilmeksizin geldiğinde işte ‘o’ dedirtecek kadar ruhunun bir parçasıysa, bunun adı tesadüf müdür yoksa kader mi?..ya hayatta hiç birşey tesadüf değilse? tek bildiğim hayatta bir şeylerin kendi zamanının gelmesi için bir köşede beklediği ve ansızın yolunuzu kestiği.. Yolunuzu kesen şey sizi düş bahçelerine açılan iki kişilik bir yola sokuyorsa ve o yolda yürürken sanki bu zamana ait olmayan bir aşk hikayesinin kahramanlarından biriyseniz, tanrı size bir hediye vermiş…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder