25 Temmuz 2010 Pazar

Eğer Bir Yıldızınız Varsa...



Her gece gökyüzüne bakıp gülümsemek, dileklerinizi göndermek ve şükretmek için bir sebebiniz vardır,
Sanki yerini bilirmişçesine gözlerinizi kısıp olduğu yeri işaretlemek istersiniz,
Gidecek hiç bir yerimiz olmasa bile 'bir yıldızımız var ya!' diyebilirsiniz karşılıklı,
Şu hayatta alabileceğiniz en anlamlı hediyelerden birine sahip olduğunuz için teşekkür edersiniz,
Gözlerinizi kapatırken 'yıldızınızda' buluşmayı hayal edersiniz,
Siz yaşlansanız da, bu dünya, hatta bu evren var oldukça var olacak bir hediyeye sahip olmanın mutluluğunu yaşarsınız,
..ve bir gün 'birlikteyken' bir teleskobun ucundan gerçekten yıldızınızı görmeyi dilersiniz...

Teşekkür ederim, :x

10 Temmuz 2010 Cumartesi

macahel

a.g, 34 yaşında lösemi hastası. doğduğu yerin yolları yılın 6 ayı kapalı. a.g , aylık ilaç kullanmak zorunda ve bu ilacı an yakın yazdıracağı yer yaşadığı yere 350 km uzaklıkta. a.g; her ay 1 gün önceden yola çıkıyor, ilacını yazdıracağı hastanenin olduğu ilde bir gece konaklıyor ve ertesi sabah ilacını yazdırıp yaşadığı yere geri dönüyor. a.g nin yan komşusu rıza amca'nın karısı haftanın 3 günü diyalize girmek zorunda. haftanın 3 günü. nasıl çözmüş bilmiyorum ama haftanın 3 günü hastanedeler. tabi her gidişleri bir gün öncesinden. 6 gün yapar. a.g nin ablası doğum yaparken kanaması olunca, kar yüzünden hastaneye yetişememiş. 28 yaşında bu doğup büyüdüğü yerin yollarında can vermiş. aslında bütün köy doğumları yaz aylarına denk getirmeye çalışıyor ama olmuş işte bir hata. ayarlayamamışlar. köydeki sağlık ocağında bir ebe ve bir sağlık memuru var. 3.sınıf istasyon olarak düzenlendiğinden doktor kadrosu yok. zaten onların da böyle bir talebi yok. doktor ellerinin altında olsa ne olacak. acil bir durumda onlar da biliyor bu dağların onlara yol vermeyeceğini.



a.g; arıcılık yapıyor, abisi de öyle. babaları da arıcıymış. dedesi öğretmiş babasına da. yiyecekler stoklanıyor, öyle her canının istediğini alayım bulayım gibi bir şansları yok. kış için un, buğday stoklanıyor, ekmeklerini kendileri yapıyor. işin tuhafı bu kimseye zor gelmiyor. alışmışlar ve dışardaki hayatı da böyle sanıyorlar. bütün ülke böyle yaşıyormuş gibi.



a.g; nin yaşadığı yerde ilköğretim okulu var. eğer çocuğunu okutmaya devam etmek isteyen olursa 80 km ilerdeki ilçeden ev tutup ordaki liseye yazdırması gerekiyor. bu şartlar altında kim bununla uğraşır değil mi? kim bu insanları sorumlu tutabilir ki çocuklarını niye okutmuyorsun diye.. ama öyle değil işte, a.g turizm mezunu. rıza amcanın 2 kızı matematik öğretmeni, küçük oğulları da biyoloji okuyor. okuma yazma oranı % 100.



arıcılıkla uğraşıyorlar demişken tek işleri bal satmak değil. tema öncülüğünde bir tesis kurulmuş ve orda laboratuar şartlarında kraliçe arı üretip tüm ülkeye satıyorlar. çünkü dünyadaki 3 saf arı ırkından biri olan kafkas arı ırkı sadece burda bulunuyor.
herkesin kendine ait bir ormanı var. evet ormanları var. ladinleri köknarları var yüzlerce yıllık. ama kimse kimsenin ormanına girmiyor, kimse de kendi ihtiyacından fazlasına dokunmuyor. a.g'nin amcasının oğlu hes kurmak için istanbul'dan bir şirketle geri geldiğinde bütün köy karşısına dikilip engel oluyor. senin benim anlayamayacağımız bir dürüstlükleri ve bulunduğu çevreyi sahiplenme, koruma içgüdüleri var bu insanların.



ilkbahar, yaz aylarında tüm türkiye'den turist akınına uğruyor bu köy. onlara ev sahipliği yapıp , gelen hiç tanımadıkları şehirli (!), modern (!) insanlara etrafı gezdirip, evlerini açıyorlar ve karşılığında hiçbirşey beklemeden uğurluyorlar güler yüzle. yabancı turistlerin askeriye'den izin almaları gerekiyor sınır köyü olduğu için. ama onların da sayıları hiç de az değil. çoğu ingilizce biliyor zaten. misafir misafirdir ne de olsa.



macahel' in doğasını, yeşilini, maral şelalesini onu bunu anlatmaya gerek yok. bu insanlarla aynı ülkede yaşadığını bilmek ve bunu görmek için, geleceğe umutla bakmak, bu ülkeye ve bu ülkenin insanına hayran olmak için bir gece de olsa gitmeli, o insanlarla aynı havayı solumalı. sonra yeniden döneriz zaten gerçek (!) dünyamıza.

4 Temmuz 2010 Pazar

Yer misin, Yemez misin? : )



Meğer evde yapılabilirmiş dondurma!??!

Büyük teyzeden gelen talep üzerine internette yapılan tarif araştırması sonrasında binbir çeşit tarifi ve dayanılmaz sunumlara bürünmüş dondurma fotoğraflarını gördükten sonra gece yarısı gelen dondurma krizini dindirmenin yolu "mış" gibi yapmakmış..birazdan mutfağa girip dondurma yaparmış, üstüne de yermiş gibi yapmadan önce uygun bir tarifi bulup yazmalı ki sonra unutulmasın..blogun bir köşesinde dursun.

Hem bir gün bir haftasonu ulaşımı zor, insan eli değmemiş yerlere gitmek, kalmak zorunda kalırsanız -misal çok yükseklerde bir köyde, yaylada, pansiyonda, dağ evinde..olur ya- sonra canınız dondurma çekerse süt, su, şeker, çikolata bulmak kolay, yapar ya da yaptırır yersiniz afiyetle..

gerçek adım: damla sakızlı ve çikolatalı dondurma

içimin malzemeleri:

•1 litre süt (5 su bardağı)
•1 su bardağı + 1 yemek kaşığı şeker
•1 silme yemek kaşığı salep
•2 adet damla sakızı
•Ayrıca çikolatalı dondurma için 40 gr.çikolata

hazırlanışım:

•Sütü tencereye koyup kaynamaya bırakın
•Bir havanda çok az şeker ve damla sakızını dövün.Diğer şeker ve saleple karıştırın
•Süt kaynamaya başladıktan sonra,karışımı içine atın
•Karıştırarak 10 dakika pişirin ocaktan alın.Dondurmayı ara sıra karıştırarak soğutun.
•Eğer çikolatalı dondurma yapacaksanız,karışımı ikiye bölün bir kısmına çikolatanın yarısını atıp eritin.
•Soğuyan dondurmaları derin dondurucuya koyun,saatte bir olmak üzere üç kez karıştırın.
•İkinci karıştırmada çikolatalı dondurmanın içine damla veya parça çikolatalar koyun
•7-8 saat bekleyen dondurmalar artık hazır.
•Dolaptan çıkardıktan 5-10 dakika kadar bekleyip öyle servis ederseniz daha rahat olur(muş)

Çabuk eririm, acilen servis ediniz efenim..

p.s/ mutfağa henüz girmedim ama ev yapımı dondurmayı önce büyük teyzenin elinden yiyerek test etmeye karar vedim.. en güzeli bu işi bilen bir markadan mı yemek yoksa evde dondurma yapmak denemeye değer mi bişii mi tatmalı, bulmalı!