
Aşk çeşmesinin yapılışına dair efsaneye göre, Roma ordusu askerleri savaştan dönerken uzun süre su bulamazlar. Derken karşılarına çok güzel bir kız çıkar ve Romalı askerlere bulunduğu yeri kazarlarsa su çıkacağını söyler. Askerler güzel kızın tarif ettiği, şu anda havuzun bulunduğu yeri kazarlar ve su bulurlar.
Bu hikaye havuzun üstünde bulunan kabartmalarda da resimlerle ifade ediliyormuş. Bugün havuza atılan paralar gerçekleşen dileklere dönüşüyor mu bilmem.. bizim dileklerimiz daha ‘fontana de trevi’ye para atmadan önce gerçekleşmişti; yine de biz paralarımızı attık..daha dileklerimiz bitmedi.. gönderdik.. gerçekleşsin ve öylece sürsün diye...
Roma ihtişamlı bir şehir, ‘roma’ntik ve biraz da melankolik. Güneş görseydik bu üçüncü sıfatı pek hak etmeyebilirdi. Akdenizin ruhu, rehaveti hemen hissediliyor. Binbir çeşit insana ve kültüre alışsalar da, müşteri kaygısı taşımasalar da İtalyanlar sıcak, sevimli insanlar. Kalabalıktan bıkmamışlar ama güneye indikçe İtalyanların rahatlığındaki aşırı dozu biz bile yadırgayabilirmişiz.. güneyi görünce karar veririz.
Roma ve Piazza’ları.. etkileyici havuzlar ve anıtlarla dolu güzel mi güzel, kimisi kocaman kimisi sıcacık piazzalar..ve onları birbirine bağlayan daracık sokaklar, caddeler, cafeler, dondurmacılar, sokak sanatçıları, seyyar satıcılar.. sonra bu zenginliğin içinde o sokaklarda başlayan kayboluşlar.. :) tam ‘tamam çözdüm bu güzergahı’ derken başka sokaklara sapışlar, acele adımlarla sanki bir labirentten çıkmaya çalışırcasına telaşa düşmeler.. yüzlerce yıllık yapıların tepesinden sizi seyreden aslan başlı heykellerin gözlerini üzerinizde hissedişler.. hatta yorgun ayaklarla bu labirentlerde gezinirken ve yapmak istediğiniz her şeyi küçücük bir zamana sığdırmaya çalışırken, telaşa kapılıp olmadık küçük inatlaşmalara kapılmalar.. ve bunun sebebini sonradan o yüz yıllık heykellere, bulundukları yere hapsoldukları için sizi izleyen hasetli gözlerine (içinizden batılca) verişiniz.. :) olur mu olur.. ne de olsa Roma.. efsaneler şehri! gerçek olansa geriye dönüp bakınca hepsini ve Roma'yı gülümseyerek hatırlayışınız... :)
Ne çok şey var anlatılası.. panayır havasındaki Piazza Navona'da atlı karıncaya binmek, tadına doyulmaz penneleri, porcinileri italyan şarapları esliğinde yemek,el ele tutuşup keşfe çıkmak..ve daha bir sürü lezzetli lokmalar halindeki anılar..
Küçücük bir özetle;
Roma’yı ve İtalya’yı çok sevdim.. sevdiğim’le daha çok sevdim.. aylak aylak İspanyol merdivenlerinde oturup sandviç yemeyi, başımı sevgilimin omzuna yaslayıp üşümeyi, bizim gibi turistleri izlemeyi sevdim..
sokaklarda elimi tuttuğu için rahatça etrafıma bakınmayı, bir yandan da öbür elimde dondurma kornetimi kemirip konuşmadan yanında hızlı ve minik adımlarla ilerlemeyi, küçük bir kız çocuğu gibi hissetmeyi sevdim.. havai fişeklerin altında şükrederek yeni bir yıla birlikte bambaşka bir gökyüzün altında girmenin coşkusunu sevdim..
Ben hala ordayım… orda seninle kaldım...
Gelecek bölümde: Asırlar öncesinden kalma bir hikayenin içinde hissedeceğiniz şehir Siena!
duru, alçakgönüllü, romantik, sıcak... ne kadar güzel anlatmışsın şehri ve aşkı! sıcacık hislerinizi güneşsiz şehrimize de bekliyoruz efenim :)
YanıtlaSil